-
1 daha evvel
adv. earlier -
2 daha evvel
нахьышэм, етIанэ, нахь аужы -
3 evvel
а1.ра́ньше, пре́жде, сперва́; снача́лаbir hafta evvel — неде́лю тому́ наза́д
bundan evvel — до э́того
bundan iki saat evvel — за два часа́ до э́того
daha evvel — ещё ра́ньше, давно́
en evvel — пре́жде всего́
gitmeden evvel или gitmezden evvel — до того́ как уйти́
2.1) пе́рвый; нача́льный2) пре́жний3) мла́дший (о чинах)◊
evvelden — зара́нее◊
evvelinden — с са́мого нача́ла; зара́нее◊
evvel beevvel — пе́рвым де́лом◊
evvelinden beri — с да́вних пор◊
evvel emirde — пре́жде всего́, пе́рвым де́лом, сперва́; в са́мом нача́ле◊
evvel gelmek — предше́ствовать◊
evvel deveni bağla sonra Allaha ısmarla — посл. сперва́ привяжи́ своего́ верблю́да, а пото́м уж поруча́й его́ Алла́ху; ≈ на бо́га наде́йся, а сам не плоша́й◊
evvel naz eder, sonra haz eder — посл. в ти́хом о́муте че́рти во́дятся◊
evvel selâm sonra kelâm — погов. снача́ла на́до поздоро́ваться, а пото́м уж говори́ть◊
evvel taam sonra kelâm — посл. сперва́ еда́, пото́м слова́; ≈ соловья́ ба́снями не ко́рмят◊
evvel yoldaş sonra yol — погов. сперва́ найди́ попу́тчика, а пото́м пуска́йся в путь -
4 evvel
1.1) внача́ле, снача́ла, пре́ждеdaha evvel — ещё ра́ньше
en evvel — пре́жде всего́
2) тому́ наза́д, заbir yıl evvel — год тому́ наза́д
bundan iki saat evvel — за два часа́ до э́того
2.gitmeden evvel — до того́, как уйти́
нача́льный, пре́жний••- evvelden- evvelden çizilen yol
- evvelinden
- evvel Allah
- evvel ve ahır
- evvel ve ahır söylüyorum
- evvelleri -
5 earlier
adj. daha erken, eski, sabık————————adv. daha evvel* * *1. daha erken (adv.) 2. erken (adj.) -
6 წინაშე
z.önde, önce, evvel, daha evvel -
7 წინგაწინ
önceden, daha evvel -
8 before
adv. önce, karşı, önceki, önde, önden————————conj. önce, den önce, mek yerine, mektense, zira————————prep. önünde, huzurunda, karşısında, önüne, önde, önce, evvel, ilerisinde* * *den önce* * *[bi'fo:] 1. preposition1) (earlier than: before the war; He'll come before very long.)...-den/dan önce, evvel2) (in front of: She was before me in the queue.)...-in önünde3) (rather than: Honour before wealth.)...-den önce/evvel,...-den ise2. adverb(earlier: I've seen you before.) daha önce3. conjunction(earlier than the time when: Before I go, I must phone my parents.)...-den/dan önce, evvel -
9 bir
оди́н* * *1) оди́нbirimiz — оди́н из нас
2) одина́ковыйbenim için hepsi bir — мне всё равно́
3) еди́ныйbir bütün — еди́ное це́лое
4) како́й-нибудьbir kitap ver — дай каку́ю-нибудь кни́гу
5) како́й-тоsizi bir adam aradı — вас спра́шивал како́й-то челове́к
6) тако́й...bir yağmur tuttu ki — припусти́л тако́й дождь...
7) так (сильно и т. п.)bir düştüm ki... — я так упа́л, что...
bir tuhaf bakıyor — он так стра́нно смо́трит
8) то́лько, лишьbunu bir o bilir — э́то лишь то́лько он зна́ет
bir tat beğenirsin — ты то́лько попро́буй - понра́вится
9) разhaftada bir — раз в неде́лю
bu bir — э́то раз; э́то во-пе́рвых
10) -ка, ну́-каo yılları bir hatırlayın — вспо́мните-ка те го́ды
••bir çiçekle bahar / yaz olmaz — посл. одна́ ла́сточка весны́ не де́лает
bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı var — посл. па́мять о ча́шке ко́фе живе́т со́рок лет; ≈ добро́ не забыва́ется
bir koltuğa iki karpuz sığmaz — посл. ≈ за двумя́ за́йцами пого́нишься, ни одного́ не пойма́ешь
bir koyundan iki post çıkmaz — посл. с одно́й овцы́ де́сять шкур не сни́мешь
- bir âlembir uyuz keçi bir sürüyü boklar — посл. одна́ парши́вая овца́ всё ста́до по́ртит
- bir araba dolusu
- bir arada
- bir aralık
- bir araya gelmek
- bir aşağı bir yukarı
- bir atımlık barutu kalmak
- bir avuç
- bir ayağı çukurda olmak
- bir baltaya sap olmak
- bir başına
- bir baştan bir başa
- bir ben bilirim
- bir de Allah
- bir... bir...
- bir çekirdek geri kalmamak
- bir çırpıda
- bir daha
- bir daha yapmam
- bir dalda durmamak
- bir damla
- bir de
- bir de ne göreyim
- bir dediği iki olmamak
- bir derece
- bir dereceye kadar
- bir deri bir kemik
- bir don bir gömlek
- bir bu eksikti
- bir göz gülmek
- bir gün
- bir içim su
- bir kaşık suda boğmak
- bir kazanda kaynamak
- bir paralık etmek
- bir solukta
- bir şey değil
- bir tahtası eksik
- bir taşla iki kuş vurmak
- bir varmış bir yokmuş
- bir yastıkta kocamak -
10 ვიგრე
zm.e.b.önde, önden, önce, evvel, daha önce, daha, kadar, kıyas içinde -
11 preoccupancy
n. önceden yerleşme, daha önce kapma, taraf tutma* * *başkasından evvel işgal etme -
12 bir
1) оди́н2) едини́ца3) како́й-л, како́й-то; не́которыйgünün birinde — одна́жды
4) одина́ковый5) о́бщий, совме́стный (с кем-л.)6) то́лько лишь7) тако́й; такbir düştüm ki … — я так упа́л, что …
□
-ı bir etmek — а) объединя́ть; б) унифици́ровать□
bir olmak — а) объединя́ться; б) быть тожде́ственным, совпада́ть; в) ука́зывает на внеза́пность де́йствия; г) вы́биться из сил◊
bir ağızda — в оди́н приём◊
bir ağızdan — а) хо́ром; б) единоду́шно◊
bir arada — а) вме́сте; б) в то же са́мое вре́мя◊
bir araya gelmek — собира́ться◊
bir aşağı bir yukarı — взад и вперёд◊
bir avuç — горсть◊
bir ayak evvel — как мо́жно скоре́е◊
bir baştan bir başa — на всём простра́нстве◊
bir baştan bir başa delmek — просверли́ть◊
bire bin katmak — преувели́чивать◊
bire bin kazanmak — получа́ть басносло́вные при́были◊
bir bir — оди́н за други́м, по одному́◊
bir bir anlatmak — расска́зывать всё по поря́дку◊
bir boy — а) разо́к; б) но всё-таки◊
bir çekirdek geri kalmamak — соверше́нно не отлича́ться◊
bir daha — а) ещё раз; б) с отриц. глаголом бо́льше не …, никогда́◊
bir dahayüzüne bakmamak — отверну́ться от кого◊
bir dalda durmamak — а) порха́ть, лета́ть (о человеке); б) переска́кивать (о мыслях)◊
bir damla — а) о́чень ма́ло; б) кро́шечный◊
bir de — а) кро́ме того́, а та́кже; б) вдруг, и что же◊
-ın bir dediğini ikietmemek — не пере́чить кому; исполня́ть жела́ния кого◊
birdediği iki olmaz — высокоуважа́емый и люби́мый◊
bir defa — а) уже́; б) снача́ла; во-пе́рвых; в) оди́н раз◊
bir derece — до не́которой сте́пени◊
bir dirhem — ма́ло (чего-л.)◊
bir dudağı yerde bir dudağı gökte — фольк. велика́н◊
bir düziye — непреры́вно, продолжи́тельно◊
bir gelmek — уравнове́шиваться◊
bir gözeli — биол. однокле́точный◊
bir gözeli bitkiler — бот. ни́зшие расте́ния
См. также в других словарях:
ASR-I EVVEL — İlk asır. * Ist: Fey i zevâle ilâveten, herşeyin gölgesi kendisinin bir misli daha uzadığı zamandan başlayıp, iki misli uzayıncaya kadar süren ikindi vaktidir. (Fey i zevâl; güneş tam ortada iken, gölgenin uzunluğudur … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
HACER-ÜL ESVED — (El Hacer ül Esved) Kâbe de bulunan meşhur siyah taş. Rengi siyah olduğundan Esved denmektedir. (İslâm Ansiklopedisi ne göre: Kâbe nin şark köşesinde olup, yerden bir buçuk metre yükseklikte kapıya yakın bir yerde yerleştirilmiş, üç büyük ve bir… … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
MUKADDEM — Zaman ve mekân cihetiyle daha evvel olan. * Askerin ön tarafına sevkedilen karakol. * Değerli, üstün. * Küçükten büyüğe sunulan, takdim edilen … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
SALİF-ÜZ ZİKR — Bildirilen, zikri geçen, mezkûr. Yukarıda ismi geçen. Yukarıda, daha evvel söylenen … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
SİNN-İ İYAS — (Sinn i ye s) Kadınların âdet görmekten kesildiği yaş. En çok 55 yaşına kadar veya daha evvel âdet görmekten kesilmesi zamanı ki; bundan sonra çocukları olmaz. Böyle bir kadına âyis denir … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
TARF — Göz, bakış, nazar. Göz ucu. * Soyu temiz kimse. * Her şeyin nihayeti, sonu. * Göz kapaklarını yummak veya oynatmak. * Göze bir şey dokundurmakla yaşartmak. * Koz: Menazil i Kamer den bir menzil adı. (Kamer menzillerinden birisinde aslanın alnını… … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
UHUD MUHAREBESİ — Uhud, Medine i Münevvere nin bir mil kuzeyinde kırmızı bir dağ olup, Hz. Peygamberimizin (A.S.M.) ashâbıyla Kureyşliler arasında vuku bulmuş olan Uhud Gazasıyla meşhurdur.Uhud gazası, hicretten 2 sene 6 ay 7 gün sonra olmuştur. Bunun zahirî… … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
Fevzi Çakmak — For other Fevzi Pasha, see Fevzi Pasha (disambiguation). Mustafa Fevzi Çakmak 1311 (1895) c P. 7 Mareşal Fevzi Çakmak (October 26, 1923)[1 … Wikipedia
Nureddin Pasha — This article is about an Ottoman army officer. For an Ottoman grand vizier, see Abdurrahman Nureddin Pasha. Nureddin İbrahim (Konyar) 1309 (1893) P. 31 Miralay Nureddin Bey … Wikipedia
bir — is. 1) Sayıların ilki 2) Bu sayıyı gösteren 1, I rakamlarının adı 3) sf. Bu sayı kadar olan Bir kalem. 4) sf. Herhangi bir varlığı belirsiz olarak gösteren (sayı) Bir adam sizi arıyor. 5) sf. Tek Allah birdir. 6) sf. Beraber Hep biriz, ayrılmayız … Çağatay Osmanlı Sözlük
Armenian Genocide — Armenian civilians are marched to a nearby prison i … Wikipedia